Nilda Ferhan Efeçınar Kimdir?
Eğitimlerim
IQC Eğitmenleri
Kuantum Koçluğu Nedir?
Kuantum Koçları Listesi
Kuantum Bireysel Koçluk Seanslarım
İsim Analizi ve Ek İsim Bulma
Bilinçaltı Telkin CD
Planet Saatleri ve Esmalar
Esmaül Hüsna
Reiki
Q. EFT
4 Element Testi
Makalelerim
ARŞ TV'deki Filmler
TV Programları
Yazılı Basında Biz
   





Sitemizin İstatistikleri
Üye Sayısı : 12545
Ziyaretçi Sayısı : 138926
Online Ziyaretçi : 9

Anasayfa | Üye ol | Kitap Siparişi | CD Siparişi | Foto Galeri | Bana Ulaşın
  Bu Öneriler Hayatınızı Değiştirebilir << Geri Dön

Evrende iki temel yüksek frekanslı enerji bulunmakta, aynı Ying-Yang sembolünde olduğu gibi, gece- gündüz, iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik gibi. Bu temel iki enerji Sevgi-Korku enerjisi. Tüm olumlu ve olumsuz frekanslı diğer duygusal enerjiler bu iki temel enerjiden doğuyor. Birinin olduğu yerde diğeri çok fazla barınamıyor. Temel olarak dünyaya sevgi enerjisiyle geliyoruz ancak yaklaşık üç yaş civarlarında zinimiz dünya formatına giriyor ve korkularla tanışmaya başlıyoruz. Egomuz bizleri korumak adına korku enerjisini daha çok kullanıyor ve yavaş yavaş ilk saf halimiz olan sevgi enerjisinden uzaklaşmaya başlıyoruz. Amacımız sevgi enerjisinin frekansını korku enerjisinin üzerine çıkarmak. Sevgi enerjisi, kendimize güvenmemizi, yaşamın akışına güvenmemizi, kendimizi değerli bulmamızı (ki hepimiz insan olma onurundan dolayı çok değerliyiz), sağlık, bolluk ve bereket içerisinde yaşamımızı sağlar. Korku enerjisi ise, yaşamın akışından, geleceğimizden korkmamızı, kaybetmekten, parasız kalmaktan endişelenmemizi sağlar. Korku titreşimi çok yüksek ve hücrelerimize zarar veren bir enerji frekansıdır. Olumlamalar yaparken kendimizde bulduğumuz korkular üzerine çalışmalıyız. Burada en önemli nokta bu çalışmayı zihinimiz alfa (7-14 hz.) aralığındayken yapmamız gerekiyor. Bilinç düzeyinde yapılan olumlamalar genellikle egomuzun tesiriyle ters tepebiliyor. Olumlama yapayım derken daha çok korkuyu hatırlatan geveze zihin ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu çalışmayı zihnimizin doğal süreçte alfaya girdiği zamanda yani sabah uyanır uyanmaz ve gece uyumadan hemen önce yapmamız gerekiyor. Ya da kendinizi nasıl bu alana yani hipnoz alanına çekebileceğinizi öğrenmeniz gerekiyor.

Aşağıdaki olumlama örneklerinde sıklıkla ben kelimesi kullanılmakta. Bunun anlamı başkaları değil sadece ben demek değildir. Kişinin zayıf olduğu alanını güçlendirmek için kullanılmaktadır yoksa egosal bir yaklaşım değildir.

Korkular İçin Olumlamalar

Güvensizlik Korkusu için;

Yaşamın akışına güveniyorum.

Her ne oluyorsa benim için en güzel şekilde gerçekleşiyor.

Ben kendime güveniyorum.

Ben tüm insanlara güveniyorum.

Ben her halimle güvendeyim ve bunun için şükrediyorum.

Gelecek Korkusu için;

Geleceğimin güzelliklerle dolu olduğunu biliyorum

Geleceğimi sevgiyle kucaklıyorum

Geleceğimin sağlıklı,varlıklı ve iç huzurlu olduğunu biliyorum ve bunun için şimdiden teşşekkür ediyorum.

Yetersizlik Korkusu için;

Ben her halimle her konuda yeterliyim.

Kendi iç gücüme inanıyor ve hayatımın her alanında yeterli olduğumu biliyorum.

Her halimle yeterli olduğum için teşekkür ediyorum özbenliğime ve evrene.

Çaresizlik Korkusu için;

Ben her zaman her şeyin çaresini bulurum,

Her şeyin bir çözümü vardır ve ben daima kolay çözümler bulurum

Benim zihnim herşeyim çaresini bulacak kadar güçlüdür.

Değersizlik Korkusu için;

Ben her halimle, olduğum gibi, tüm özelliklerimle değerliyim.

Ben biricik ve tekim benden başka bir ben daha yok bu evrende.

Ben her halimle özelim, her halimle güzelim ve çok değerliyim.

Kendi değerime sahip çıkıyorum ve bu yüzden kendimi takdir ediyorum.

Güçsüzlük Korkusu İçin;

Ben kendi gücüme güveniyorum ve sahip çıkıyorum.

Ben her halimle güçlüyüm ve bu yüzden kendimi takdir ediyorum.

Evrenin gücünü içimde hissediyorum

Ben ne zaman neyi istersem yapabilecek güce sahibim.

Hastalık Korkusu için;

Ben her halimle sağlıklıyım

Benim hücrelerim, organlarım, hormonlarım ve bedenim çok sağlıklı.

Aldığım her nefeste hücrelerim gençleşiyor ve sağlığım herzamankinden daha iyiye gidiyor.

Ben sağlıklı gıdalarla besleniyorum ve sağlıklı yaşıyorum.

Ben sağlıklı yaşamayı seçiyorum ve bedenime değer veriyorum.

Kaybetme Korkusu için;

Ben elimdekilerin değerini biliyorum ve şükrediyorum

Ben sahip olduklarımı özgürce seviyorum

Sevilmeme Korkusu için;

Ben sevmesini bilen ve sevgisini gösterebilen biriyim bu nedenle sevgilerin en güzelini hak ediyorum.

Ben kendimi seviyorum, ben tüm canlıları seviyorum bu nedenle hayat bana sevgisini armağan ediyor.

Tüm insanlar tarafından seviliyorum çünkü bunu hak ediyorum.

Parasız Kalma Korusu için;

Evren bolluk içinde, evrenin bollukğu bana akıyor, maddi,manevi zenginlik içerisindeyim, para bana çoğalarak geliyor.

Arzu ettiğim herşeye uygun olan en güzel zamanda sahip oluyorum.

Ben çok parayı ve varlıklı yaşamı hak ediyorum.

Öncelikle biraz kendinizden, eğitiminiz ve çalışmalarınızdan da bahsederseniz sevinirim.

Ege ünv. Matematik ve 9 Elyül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Tv bölümlerini okuduktan sonra yüksek lisansımı Marmara Üniversitesi GSF Sinema-Tv üzerine yaptım. Uzun yıllar Sinema-Elevizyon sektöründe çalıştım Akademi Ege'de Bölüm başkanlığı yaptım. 2004 yılında kişisel gelişim konularıyla ilgilenmeye başladım ve bu alanda pek çok eğitim aldım. Kendi eğitimlerimi vermeye başladım ve ilk kitabım Kuamtum Sıçramasını yazdım. 2007 de İnternational Quantum Coaching firmasını kurarak kuantum koçluk seansları vermeye ve kuantum koçları yetiştirmeye başladım. "Kuantum Koçluk Programı" kitabımı ardından "Kuantum sahasında kelebekleri özgürleştirmek", "İsimlerin gizemi", "Esmaların gizli hazinesi", " Bilinçaltının Büyüsü" ve enson çıkan " Doğum tarihinizdeki şifre kitabını" yazdım. 100 aşkın Kuantum Koç'u yetişirdim. Bu eğitimi alan kişilerin büyük bir çoğunluğu profesyonel olarak Kuantum Koçluğu yapmaktadırlar. Sanırım 2007 den beri de 1000'i aşkın bireysel koçluk seansı da yapmışımdır. Eğitimlerim ve seanslarım devam etmektedir, son olarak kendi yayınevim olan AŞR Yayınları kurdum.

7 TEMEL YASA VAR

İlk olarak şunu sormak istiyorum, çekim yasası, kuantum fiziği, evrenin yasaları, düşünce gücüyle ilgili binlerce kitap var. Ve bu konu son yıllarda oldukça ilgi çekiyor, gerçekten evrenin bir yasası mı var, varsa bu yasa nasıl işliyor?

Bu evren yasalar üzerine oturmuştur. Bilinçaltının Büyüsü kitabında bu yasalardan bahsediyorum Bu yasalar ; 1 "HAK" YASASI, 2 "PAYLAŞIM" YASASI, 3 "ENERJİYİ KORUMA VE YÜKSELTME" YASASI, 4 "KENDİ GÜCÜNE İNANMA" YASASI, 5 "İNANÇ YASASI", 6 "SİPARİŞ YASASI" 7 "ŞÜKRAN YASASI". Tüm bu yasalar genel herkesin dilinde söylendiği gibi "Çekim Yasasını" gerçekleştirir. Bununla beraber ben "çekim yasası" ifadesini kullanmıyorum. Çünkü bu ifade oluşan durumu tam ve doğru olarak adlandırmıyor. Şimdi söyleyeceğim çok önemli " biz bir şey çekmiyoruz, pek çok olasılığımız içerisinde zaten var olan planlarımızdan arzu ettiğimizi zihinsel gücümüzü kullanarak somut yaşam alanına çeviriyoruz. Çekim yasası dersek sizden uzakta ve sizden bağımsız olanı çekmek anlamına gelir ki bu doğru ifade değildir. Bu nedenle ben buna "oldurtma yasası" diyorum. Soyut alanı somuta çeviriyoruz. Kitabım da da yazdığım gibi bu yasalar Kur'an-ı Kerim de de açıklanıyor. Elbette ki böyle yasalar var ve kişi bu yasaları kullanırsa kesinlikle oluş gerçekleşiyor.

UYGULAMAYI YAPANLAR HAYATLARINI DEĞİŞTİREBİLİR

Kuantum sıçraması adlı bir kitabınız var. Bu sıçramayı herkes gerçekleştirebilir mi, bunun için kurallar mı var, varsa bize bu kurallardan bahsedebilir misiniz?

"Kuantum sıçraması kitabım ve Bilinçaltının büyüsü kitabım birbirlerini destekleyen iki kitap bu nedenle bu konularla ilgilenenlerin ikisini de okumasını öneririm. Kuantum sıçramasında bilimsel olarak anlattıklarımı Bilinçaltının Büyüsünde manevi boyutta daha ruhsal olarak açıkladım.

Her iki kitapta da uygulamalar ve teknikler var. Bunları herkes yapabilir hatta pek çok kişi yaptı da . Kitaplardaki uygulamaları yapıp bana hayatındaki hedeflerini gerçekleştirdiklerini ifade eden benimle mutluluklarını paylaşan çok sayıda okuyucu oldu. Herhangi bir kural yok sadece uygulamaları yeterli."

Hayatını olumlu yönde değiştirmek isteyen bir kişi sadece kuantum sıçramasıyla bunu yapabilir mi, ne kadar süre yapmak gerekir?

"Elbette yapabilir. Bu bir inanç meselesi değildir sadece düzenli ve sistemli bir uygulamadan ibarettir. Bisiklet kullanamayan bir insanın zamanla rahatlıkla bisiklet kullanmayı öğrenmesi gibi zihinsel bir çalışmadır. Bu zihinsel çalışmayla zihinsel enerjilerini oldurtmak istedikleri alana focuslayarak arzularını gerçekleştirebililer. Kolaydır ama söylediğim gibi sistemli olmak önemlidir. Herkes için minumum süre 3 aydır. Gennellikle de aylık periyottan sonra oluşumlar gerçekleşir. Özellikle de Bilinçaltının Büyüsündeki çalışmalar yapılırsa kesinlikle oluşum gerçekleşecektir. Süre kişilere göre değişim gösterse de hak olan tüm talepler mutlaka gerçekleşiyor."

ENERJİYİ KORUMA YASASI ÇOK ÖNEMLİ

Kuantum sıçraması hayatın her alanında kullanılabilir mi, para, aşk, mutluluk gibi?

"Allah bize muhteşem güçlü ve yetenekli bir zihin bahşetmiş. Yaşamlarımızı muhteşem zihnimizle oluştururuz , hayatımıza dair ne varsa zihnimizi olmasına istediğimize yönlendirmeyi başardığımızda her alanda, para da aşkta, işte arzularımızı gerçekleştirebiliriz.

Genelde pozitif düşünme konusunda karar veren ve bu konudaki kitapları okuyan kişiler bir zaman sonra negatif düşünceye doğru kayıyorlar, bu duruma nasıl engel olunabilir?

Bu tarz konularla ilgilenen kişilerin zihin enerjilerini yönlendirme yetenekleri çok güçlenir. Bu nedenle düşüncelerine ve niyetlerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Tezahür yeteneklerimiz arttığı için olumlu düşünmeye ve olumlu duygular beslemeye özen göstermeliyiz. Elbetteki her insanın yapısında olumsuzu düşünmeye meyilli bir yönü vardır. Böylesi bir durumda kişinin kendi kendisine koçluk yapması ve işe yaramayan düşünceden bilinçli olarak uzaklaşması çok önemlidir. Tüm bunların dışında bazen bize olumsuzmuş gibi görünen olaylar ruhsal gelişimimiz için birer fırsatta olabilir. Böylesi durumlarda olaya bakışımız çok önemlidir. Bu bir deneyim ve ben enerjimi yükseltmeye en azından koruma dikkat etmeliyim demeli ve "enerjiyi koruma yasasını" uygulamalıdır."

Ya da istediği şeyi kendine çekmek isteyen kişiler genellikle istediği şeyin gerçekleşeceğine bir türlü inanamadığını yani o şeyi hayal edemediğini söylüyor, istediğimiz bir şeyi hayal etmek gerçekten zor mu?

Ben size "onwo" diye bir meyveden bahsetsem, bu meyvenin nasıl bir şey olduğunu bilebilir misiniz? Bilemezsiniz. Tarif edip fotoğrafını gösterirsem elinizle dokunmadığınız halde bilir misiniz? Elbette artık bilirsiniz. Zihnimiz bilmediği bir şey canlandıramaz ancak bildiğini canlandırabilir. Bekâr olan daha önce evlenmemişse evliliği, fakir olan daha önce zengin olup da iflas etmemişse zenginliği bilmez. Ancak iyice gözlemlerse arzu ettiklerini canlandırarak modelleme yapabilir. Canlandırma yavaş yavaş gelişen bir yetenektir aynı kas geliştirmek gibidir. Kişinin olmasını istediği ama olasılık vermediği bir şeyi kolaylıkla canlandırması elbette ki kolay değildir. Çalışmalarımızda bir kişinin başta inanmasını beklemeyiz, inanmaması çok doğaldır. Başlangıçta inanmadığı bununla beraber olmasını istediği her neyse gözlemleyerek elinden geldiğince canlandırmaya çalışmalıdır. Bunu desteklemek için canladırma panoları yapmalıdır, olumlamar yapmalıdır.Bir süre sonra bu görüntüler vasıtasıyla beyinde nöronlar arasında sinapslar örülmeye başlayacaktır. Başlangıçta "imkansız" dediği şeye bir süre sonra "neden olmasın ki" diyecektir çalışmalar devam ettikçe " elbette olur, kesinlikle inanıyorum" diyecektir. Bunu dediği anda beyninden evrene sinyaller yayılmaya başlayacak ve kişinin istediği tezahür etmeye başlayacaktır.

BİLİNÇALTI GÖRDÜĞÜ GÖRÜNTÜYE CAN VERMEK İÇİN CAN ATAR

Hayal etmek, hayalimizdeki şeyi vizyonlamak gerekli mi?

"Hayal etmek" ifadesinin kullanılmamasını öneriyorum çünkü bu ifade zihinde "olmayacak bir şeyi düşünerek haz almak" la değişmiştir. Bunun yerine " canlandırma yapmak" ifadesi daha doğrudur eylemin adı da üstündedir "canlandırma" Sorunuzun yanına gelince, evet, elimizden geldiğince canlandırma yapmalıyız, beyin nöronları arasında sinaptik bağlantı ancak bu şekilde gerçekleşiyor, inanmadığımıza bizi inandıran ve oluşu gerçekleştiren güç "canlandırma" dan ortaya çıkıyor. Biraz önce de bahsettiğim gibi bilinçaltının dili görüntüler, bilinçaltı gördüğü görüntüye can vermeye can atıyor.

Genelde kişisel gelişim uzmanları hayal etmenin ve henüz gerçekleşmemiş istek için bile şükredilmesi gerektiğini söylüyor, olmayan bir şey için şükretmek insanlara bu işin en zor gelen tarafı, bunu nasıl başaracaklar?

Şükretmek bu evrenin temel anahtarı bence. Önce elinde olana şükredeceksin ki dilediğin diğer güzellikler yaşamında tezahür etsin. Şükretmek aslında çok kolaydır ve son derece huzur vericidir. Mesela ben her sabah güne şu şekilde şükrederek güne başlarım; "kendi sağlığıma varlığım, sevdiklerimin sağlığına varlığına, sahip olduklarıma ve olmaya devam ettiklerime şükürler olsun" derim. Varlığa bakmak varlığı, yokluğa bakmak yokluğu getirir. Önce elinizde ne varsa ve ne kadar varsa ona bakıp şükretmelisiniz. O zaman varlık bereketlenir her geçen gün artmaya başlar. Deneyin sadece 21 gün şükredin yaşamınıza giren güzelliklere şahit olun.

Örneklerle gidelim istiyorum, her ay belirli geliri olan, ay sonunu zor getiren, faturalarını ödemeyi düşünen, bir ayakkabı ya da bir kazak almak için günlerce hesap yapan bir kişi parayı kendisine nasıl çekecek?

Allah'ın rızk kapılarını nereden açacağı belli olmaz, şükür anahtarı öngördüğünüz ya da öngörmediğiniz alanlardan paranın size akmasını sağlayacaktır. Olasılıklar bizim düşündüklerimiz ya da tahmin ettiklerimizden ibaret değildir hatta Allah'ın yolları hiç tahmin edemediğimiz şekilde karşımıza çıkar. Elinde olanlara şükredecek, canlandırma yaparak beyninde arzu ettiği hayatın oluşumunu sağlayacak sinaptik örgüyü kuracak ve kesinlikle Allah'tan talep edecek. Bunları yaparken asla "olmayacak" demeyecek, sabır ve inançla arzu ettiği yaşam tarzı için zihinsel ve ruhsal çalışma yapmaya devam edecek.

BORÇLARI DÜŞÜNMEK DAHA ÇOK BORÇ GETİRİR

Çok parası varmış gibi harcamaya devam mı edecek?

Kişinin parası henüz olmadan, bolluk bilinci yerine oturmadan çok parası varmış gibi harcaması hiç akıllıca bir davranış olmaz. Önce alt yapı oluşmalı daha sonra bolluk geldiğinde de y,ne akışşoca harcama yapılmalıdır. Sistem müsrifliği de sevmez. Yukarıda bahsi geçen çalışmalar yapıldığında para mutlaka gelir o zaman da parayı akıllıca kullanmak gerekmektedir.

Borçlarını düşünmeyecek mi?

Borçlarını düşünmeyecek elbette, düşünüyor olması işine yarıyor olsaydı borçtan kurtulmuştu zaten. Yokluğa bakmak yokluğu arttırır. Borçlarını düşünüp "ben mahvoldum" demek yerine, çalışmayı düşünüp "nereden daha çok para kazanırım" diye düşünmek daha akıllıca olacaktır.

Parasının hesabını yapmayacak mı?

Parasının hesabını yapacak elbette ancak bunu yaparken zihinsel enerjisini paranın gitmesine değil parasının artmasına vermesi doğru bir düşünme modelidir.

Para biriktirmek de bir bakıma, negatif düşünce mi?

Parayı biriktirirken ki düşünceye göre bu durum değişir. Gelecekteki günlerde parasız kalma korkusuyla para biriktiriyorsa evet kötü bir davranış modelidir, yatırım yapma amaçlı para biriktiriyorsa güzel bir davranış modelidir. Birinde kıtlık bilinci diğerinde bolluk bilinci hakimdir.

Parayı kendisine çekmek isteyen bir kişinin parasına davranışı nasıl olmalı, aslında sormak istediğim bu?

Bize paranın kirli ve kötü olduğu bilinci yerleştirildi. Halbuki para diğer enerjiler gibi sadece bir enerji. Bu nedenle başta parayı sevmeliyiz. Sevdiğimiz şeyler bize gelir sevmediklerimiz gelmez. Elinize bir para alın ve onunla konuşun, ona sevdiğinizi söyleyin ve ona görev verin "senin görevin bana akmak" deyin ve değişime şaşırın.

AŞIK GİBİ YAŞAYIN

Aşkı kendine çekmek isteyen kişi nasıl davranmalı peki?

Herkes mutlaka en az bir kere yaşamında aşık olmuştur, hiç olmadıysa o kimya onda henüz oluşmadığı için zaten onun özlemini de hissetmeyecektir. Aşık olan kişiler için devam ediyorum, o zaman ki duygularını sanki hayatlarında biri varmış gibi hissetmeye özen göstermeliler ancak bunu yaparken dikkat eskiden olan bir kişiye bu duyguları projekte ederek obsesyon yapmamalılar. Sanki yepyeni bir ilişkiye başlıyormuş gibi kendilerine aşk duygusunu hissettirmeye çalışmalılar. Duygu kimyasallarının yaydığı enerjiler evrende en çabuk harekete geçen enerjilerdir. Nasıl ki korktuğumuzun başımıza gelmesi olasılığı yüksekse aşk duygusunu yaydığımızda başımıza gelme olasılığı da o kadar yüksektir. Bazıları der ki hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum o yüzden bu duyguları hissettirmemeye çalışıyorum. İyi ama zaten böyle yaparak kendini her gün hayal kırıklığına uğratıyorsun. Bırak korkuyu, kuruntuyu, cesur ol, hisset, iste, canlandır

Bazı kitaplarda okuyoruz, masaya iki tabak koymak, gardrobun bir tarafını boş bırakmak gibi eylemler hayatına birini çekmek için doğru mu?

Açıkçası ben pek doğru bulmuyorum. Böyle yapınca zihin masaya konan tabağın sahibinin olmadığına verecek enerjisini, ya da gardıroptaki eşyaların sahibinin olmamasına. Bana göre yokluğa enerji vermek böyle davranmak. Bu davranış bence en çok yalnızlık duygusunu besler ve yalnızlığı arttırır. Bence normal yaşamına devam ederken duygusal olarak bir aşk içindeymiş gibi hissetmesi doğru bir davranıştır.

Bunların hepsini yaptık diyelim, ama içimizde bir yerlerde tüm bunları "saçma" bulmak aslında hedefimize ait olmadığımızı mı gösterir?

Kesinlikle başta saçma gelecek tabi, yok ki ortada henüz böyle bir şey. Bu durumu şöyle izah edeyim " biz olacak olanı önceden canlandırıyoruz" şimdi olmamış olması olmayacağı anlamına gelmiyor. Zihinde canlandırma yaptıkça ve duygularla beslendikçe sinaps ağları örülüyor ve bir süre sonra arzu edilen konu ile ilgili gelişmeler olamaya başlıyor. Sabırlı olmak gerekiyor. Sonra da arzu edilen gerçekleşiyor. Tabi kişi inatla isteyip isteyip ardından olmaz bu diyerek siparişini iptal etmedikçe.İnsanoğlu sabırsız hemen olsun istiyor ama bu durum sisteme aykırı. Allah isteseydi evreni bir anda yaratırdı, öyle yapmamış aşama aşama yapmış sürece yaymış ya da bir çocuk bir anda doğardı dokuz ay sürüyor dünyaya geliş sürecimiz. Kuran-ı Kerim de Yasin suresinde şöyle bir ifade vardır. "Allah bir şeyin olmasını istedi mi o olmaya başlar". Bunu tevsir uzmanları farklı çevirmişlerdir demişlerdir ki " Allahbişeyin olmasını istedi mi o oluverir." Bu ikinci ifadenin doğru çevrilmediğini Tevsir prof.Mehmet Okuyan Tv programında aktardı. Doğru çeviri "olamaya başlar". Bizler de ayaradanın halifeleriyiz ve O'nun sıfatlarından oluşuyoruz. Biz de bişeyin olmasına niyet ettiğimizde Allah?ın bize verdiği esmaların gücüyle isteğimiz de olmaya başlar. Sürece sabır göstermek ve olacağından emin olmak gerekmektedir. Allah?ın kendisine verdiği gücü inkar eden kişi tabi ki tezahür yeteneğini kullanamayacaktır ya da sadece korkularını tezahür ettirecektir. Bunu bu şekilde ifade edince hemen orasından burasında sözü çarpıtıp "biz Allah mıyız?" diyorlar. Buna da şaşırıyorum "ben öyle mi dedim yoksa sen öyle mi anlamak istedin" diyorum Elbette Allah değiliz, o bizi arz üzerinde halife kıldı biz de onun izniyle onun sıfatlarıyla yaratımda bulunuyoruz. Arada uçurum var Bazıları da biz tanrıyız diye geziniyor ortada şahsen ben hiç doğru bulmuyorum bu yaklaşımı.

Aslında davranış mı önemli yoksa his mi?

İkisi de birbirinden bağımsız olamaz ki. Her his bir şekilde br davranışa, her davranış bir hisse dönüşür. Hangisinin önce başladığı çoğu zaman bilinemez. Eğer sorunuz bir şeyin olmasını istediğiniz de hangisine öncelik vereceğimizi soruyorsanız hangisi kolayınıza geliyorsa önce ondan başlayın derim. Aşk duygusunu hissetmek size aşıkmış davranışlarını yaptırır ya da aşıkmış gibi davranarak aşkı hissedebilirsiniz

Bilinçaltının büyüsü isimli bir kitabınız var, bu kitabınızda bilnçaltımızdaki düşüncelerin hayatımızı belirlediğini anlatıyorsunuz aslında?

Aslında daha doğru ifade şöyle olursa durum daha iyi anlaşılabilir; bilinçaltındaki inanç sistemimize göre yaşamımızı belirliyoruz". Çünkü bilinçaltı düşünmez, bilinç düşünür. Bilinçaltı inanır, bilinç ise sorgular.

Yani yaşadığımız her şeyi biz istediğimiz için yaşıyoruz?

İstediğimiz için demeyelim de inandığımız için yaşıyoruz. İnanç sistemi derken dini inanç sisteminden de bahsetmiyorum. Değerli olduğunuza inanmak ya da inanmamak, güzellikleri hak ettiğinize inanmak ya da inanmamak, para sahibi olacağınıza inanmak ya da inanmak, yaşamın akışını güvenmek ya da güvenmek gibi durumları inanç sistemi olarak ifade ediyorum. Bilinçaltımız neye inanırsa onu yaşıyoruz ve bu temel inanç sistemi 0-6 yaş arasında oluşuyor. Bu nedenle 6 yaş öncesini hatırlamamız çok mümkün olamıyor tüm ana kayıtlar orada olduğu için sistem orayı kilitli bşr kasada korur gibi koruyor. Bilinçaltının Büyüsü kitabımda belirttiğim gibi amaç eski kayıtların yerine yeni kayıtları yerleştirerek yeni inanç sistemi oluşturmak. Yeni inanç sistemi arzu ettiğimiz yaşamı yaşamamızı sağlıyor.

Trafik kazası da, o muhteşem düğün de, yaşadığımız sağlık sorunları da hepsi bizim eserimiz?

Çok büyük olasılıkla evet bizim korkularımızın, endişelerimizin sonucu ortaya çıkan durumlar bu deneyimler.

Bize bilinçaltının nasıl çalıştığını anlatabilir misiniz?

Bu sorunuzun yanıtı bir kitap olur çok isterdim kısaca anlatmayı ama ne yazık ki kısaca anlatmak eksik anlatmak olacak merak edenlere Kuantum Sıçraması ve Bilinçaltının Büyüsü kitaplarını ya da bu konuyla yazılmış başka yazarların kitaplarını okumalarını önerebilirim. Bilinçaltı hakkında tek söyleyeceğim şu ki bilinçaltımız yaşamımızın otomatik pilotudur. Tüm komuta bilinçaltının elindedir ta ki biz bilinçli bir şekilde seçerek, bilinçaltındaki programı değiştirene kadar o inandığını, bildiğini okur

Facebookta Paylaş    Twitter Paylaş
Bu sitedeki bilgiler tavsiye niteliğinde olup tedavi amaçlı değildir. Uygulamaların sorumluluğu site sahibine ait değildir. Sağlık sorunlarınız için mutlaka bir hekime danışınız..Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız. Buradaki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı teşhis amacı yoktur. Sadece bilgilendirme amaçlı paylaşılmış yazılardır.